Sabah hafif bulutlu bir havaya uyanıyoruz.Kahvaltı sonrası Ren rotasında geziye devam edeceğiz.Bugünkü planımız Loreley kayalıkları ve Marksburg şatosunu gezmek.Bu iki mekanda Rüdesheim tarafında olduğundan karşıya geçmiyeceğiz sizin anlıyacağınız bugün frebot yolculuğumuz yok.
Akşam Danimarkalı yan komşumuz yaklaşan bir fırtına için bizi uyarmış tenteyi toplarsak iyi olacağını söylemişti.Hafif kapalı bir hava var çocuklar biraz eğleniyorlar.Bizde hazırlıkları tamamlayıp yola çıkıyoruz.Güneş bazen açıyor bazen bulutların ardından kayboluyor.
Rüdesheim şehir merkezinden çıkıp nehir kıyısından manzarayı seyrediyoruz.Kilometrelerce oldukça bakımlı üzüm bağlarını seyretmek oldukça keyif veriyor insana..
Yol üzerinde Ren nehri kıyısına sıralanmış ufak şirin köy ve kasabalardan geçiyoruz.Bazen beğendiğimiz yerlerde ufak ceplere girip manzaranın tadını çıkartıyoruz.
Yaklaşık bir saatlik keyifli ve oldukça ilginç bir yolculuğun ardından Loreley kayalıklarına varıyoruz.Hemen girişteki otelin ücretli otoparkına arabayı park edip manzaranın tadını çıkartmaya başlıyoruz.
Loreley şatosundan çıkıp bu sefer nehrin bu kıyısında diğer durak noktamız Marksburg şatoşuna doğru yol alıyoruz.Yine yol üstündeki ufak köylerde kısa molalar verip etrafı seyre koyuluyoruz.
Kısa bir yolculuğun ardından şehir içinden sağa giriş yapıp Marksburg şatosunun olduğu yamaca tırmanmaya başlıyoruz.Orman içindeki yoldan onbeş dakikalık bir mesafe sonrası şatonun parkına giriyoruz.
Şato girişindeki turizm ofisinden içeri gezmek için Almanca veyahut İngilizce rehperlerden birisini seçip bilet almamız gerektiğini öğreniyoruz.Bizde yarım saat sonrası için bilet alıyoruz.
Bize eşlik eden rehper şartonun 12. yy da inşa edildiğini Ren vadisi boyunca Braubach kasabasının üzerindeki tepe üzerinde tahrip olmayan tek orta çağ yapısı olduğundan bahsetti.
Orta çağın bu muhteşem güzellikteki şatosunu gezimizi sonlandırma vakti geliyor.Hava kararmadan kampa geri dönüyoruz.Evvelki gün fırtına korkusu sebebiyle topladığımız tentemizi açık dinlenmeye geçiyoruz.